30 Nisan 2023 Pazar

Hoşçakal Anne Kaka



 Merhaba Mr. Dugby...


İçimden, derinlerden bir yerden selamlıyorum seni. Sarılmak mümkün olsa onu da yapardım "bilirsin". 

On bir ayın sultanı mübarek Ramazan ayını, bin aydan hayırlı olan Kadir Gecemizi, sonrasında şekerle taçlandırdığımız Ramazan Bayramımızı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını da; coşku, ümit ve dua ile geçirdikten sonra işte buradayım. Bu süreç biraz sancılı geçti depremle yıkılan sadece o bölgedeki kardeşlerimin evleri değil bütün bir ulusun yüreğiydi. Yardımlar, dualar, destekler... Akıtılan gözyaşları ve en nihayetinde o yaşların bittiği yerde dışarıdan böyle duvar gibi durmak ama içinin kan ağlaması ve senin gerçekten akan kanın sıcaklığını yüzünden akan damlaların sıcaklığını hissettiğin gibi hissetmen.  Şimdi onarma ve biraz biraz hayata karışma zamanı benim için. Geçmiş olacak ve İnşallah son olacak. 

Ben ise bu aralar anneliğimin tuvalet eğitimi seviyesi ile sınanıyorum sevgili dostum. Hayır bir insan yavrusu tuvaletten öcü görmüş gibi neden kaçar anlam veremiyorum. Çişse çiş, kakaysa kaka nedir yani???? tüm yaratılmış mahlukat yapmıyor mu bunları canım. Yok yok! tamam! sakinim dur bir travmatiksel olaylara neden olmayalım durduk yere. Napalım çocuğum dedim gel "şimşekmeykunli" lazımlığımızı alıp salonun ortasına koyalım, sonuçta "lazımlık". Salonun ortasında yap annecim dedim. Yeter ki yap yani, koktu mu olsun oğlum en fazla metan gazı zehirlenmesinden bayılırız yarım saat. bahaneyle dinlenmiş oluruz da başımız yer görür.  Tabi dedim o lazımlığın direksiyonunda araba kulesi yapabilirsin. Tabi annecim tabi kornasına da bass oohhh çok bas ama iyice bas da sallandıralım deli bayrağını. Hayır Bir de nedir ki yani bir çiş arkadaşım ya 10 dakikada yapılır mı yaparsın kalkarsın hoop 1 bilemedin 2 dakika. Tabi bu arada sıvı tüketimini de azalttık  eski dostum (sıvı tüketimi mi??? hey maşallah nasıl havalı yazdım ama) işte suyu sütü kestik. Babanemin çok su içme altına işersin kuralı gereği. hele bir çıksın da akşam karpuz falan da vermem. Ben ki tasarruf diyarının başkanı olacak kadınım bilirsin. Sırf çişini tuvalete yapacak aman ne de güzel heves etsin diye kalktım üstünde balık resmi olan alıştırma küloduna 80 lira verdim. Sonuç, Mustafa Ceceli şarkısı "yine hüsraaaannn". Bir kere çişim var dese üç kere külot yıkıyorsun. Kaka konusuna hiç girmiyorum zaten yakalayabilirsen tuvalete yaptırırsın. Kakası geldi mi saklanacak delik arıyor. "kimse görmeden şuracıkta yapıvereyim" der gibi. Neymiş efendim kaka pismiş yok canıııım bak biz bilmiyorduk hay Allah, neymiş sertmiş de çıkaramıyormuş beze pat pat çıkıyor ama o nasıl olcak???!!!!!

Velhasıl sevgili dostum, bu işin içinden çıkabilirsem kendime bir kahve ısmarlayıp, şööyle bir omuzlarımdan silkip yürü be kızım kim tutar seni demek istiyorum, aslansın demek istiyorum, senin daha da sırtın yere gelmez demek istiyorum. Zira kendimle görüşmeyeli uzun zaman oldu. Aman sen kendine iyi bak Dugbycim. Malum havalar tam alerji, saman nezlesi havası. Ben şimdi gidiyorum.  Tomtom uyanmadan "şimşekmeykunli" lazımlığı temizleyip salona taşımak lazım bir de balıklı külot kurumuşmu ona bakıcam olmadı fön makinesi tutarız artık. Sıradaki şarkı bana gelsin "kukuli söylüyor; tuvalete hayhay beze baybay" Hadi inşallah (amin yapan el emojisi) 


Selametle sevgili Mr. Dugby. 

6 Mart 2023 Pazartesi

Tariften kaçınılan acılar

 Merhaba Mr. Dugby,

Bir süre saklandım. Bu son bir ayın hiç yaşanmamış olmasını diledim. Çokça dua ettim, her zamankinden daha da fazla. Ne büyük bir felaket yakaladı bizi bilemezsin. Ne büyük acılar yaşandı, yuvalar dağıldı ve biz kocaman bir gök yüzünün altında kalakaldık sanki. Acılar gördü gözlerim ama bu kadarına şahit olmamıştım Dugby. 

Ellerimiz semada birleşti kardeşlerimle hepsini tam yüreğimde hissettim. Yardımlarımız tez vakitte gitsin diye dualar ettik, herkes sağlıcakla sevdiğine kavuşsun diye dualar ettik, en çok da minicik masum yavrularımız ana babasız kalmasın diye dua ettik. Öyle ki nefes alamadık, yemek içmekten utandık. 

Öyle bir acı ki; yüreğimizde kavruldu da kokusu memleketi sardı. Gören gözden ne kaçarmış? Gözlerimiz kurudu. Acının tarifi olmazmış da dibine tuttu. Yanan yüreğe kor düşmezmiş de bizim ciğerimize kadar kor oldu. Ahh Mr. Dugby yüz yıllık acı tohumu ekildi içimize. Acının pınarı baş gösterdi ruhumuzda. Şimdi dilimizi duadan ayırmamak için daha gerçek sebeplerimiz var maalesef. 

Biraz durup düşünme zamanları bunlar. Biraz soluklanıp uzaklaşma zamanları. Maddi manevi arınıp, azalma zamanları. 






31 Ocak 2023 Salı

Hoşbuldum Mr. Dugby.

 Merhaba Mr. Dugby.

Görüşmeyeli epey oldu nerelerdeydin? 

Bu gece uzun uzun oturalım istiyorum. Biraz yıldızlara bakarız şanslıysak ay dedeyi de görürüz. Sonra, belki uzaklardan konuşuruz. Uykun gelirse kahve yaparım ne dersin? 

Tavuk gibi akşamdan uyuyan hele yazın yatsıyı zor bekleyen bir Nazende. Nasıl olduysa 30dan sonra hayat çizgimin bir kısım değiştiği bir nokta oldu. Mesela kahveye düştüm ( o biraz uyku sevmeyen oğlumla ilgili de olabilir tabi 🤭), yazları alerjim eskisinden çok oluyor, belim de ki ağrılara bazen dayanamıyorum. Sonra yüksek sesten kaçar oldum son zamanlarda. Heeyy Mr. Dugby erken mi yaşlanmışım ne? Dur dur babanem gibi anlatıverdim  dertlerimi. Öyle bir solukta söyleyince yaşlanmışım gibi oldu. Daha genciz yav, dur hele. 

Anlatmayı unuttuğum şeyler var sana. Bir yerden başlamak lazım artık. Dünü bugüne bağladık olan yarın. Çıkarsak bile göreceklerimiz meçhul. Varsın burda bir yerde dursun yaşanmışlıklarım. Yeri geldi şu koca dünyaya sığamadı içim de bu küçücük sayfaya sığdı. 

Annemin bir akşam arayıverişi geliyor aklıma, kızım bende bir kist varmış birazcık da kötüymüş doktorlar alınması gerek dedi. Salı günü ameliyat olucam gelir misin? "Kanser".... Başka kim kanseri böyle anlatırdı bilemem. Tabi gelirim annem dediğimi hatırlıyorum. Telefonu kapatıp eşime olanları anlattığımda ondan aldığım cevapla ağlamaya başladığımı biliyorum bir de. Annem kanser yani dedi. Bir insanın dünyasının başına yıkılmasını orada öğrendim. Evet evet dünya bildiğiniz başınıza yıkılıyor ve boynunuz devriliveriyor. Beyninizde kainatın en başından beri çıkan bütün sesler bir ağızdan yankılanmaya başlıyor. Sonra, yerin sallandığını fakedip ayakta durmakta zorlanmaya başlıyorsunuz. Olduğunuz yerde, neresi olduğu hiç farketmeden oturuyorsunuz. Bir süre sonra elim telefona gittiğimde gözyaşlarımı silerek annemi aradım anne dedim sen kanser misin? Böyle dedim evet, pat diye, damdan düşer gibi, uzatmadan, çevirmeden ki ben cümlelerle dans ederim normalde. Aldığım cevap evet kızım oldu. Öyle dedi doktorlar. Parça aldılar o parçada kanser hücresine rastlanmış. Günleri nasıl doldurdum bilmiyorum. Sanki bir yıl bekledim mr. Dugby. Sanki yüzyıllık bir ölüm uykusu gibi. Çok zorlu bir süreci bu kadar kolay atlatmak itikadı çok güçlü birinin harcıydı sadece. Annem sırtını Allah'a yasladı. Kimseye şikayet etmedi derdini. Verenden emindi çünkü. İmtihanının farkındaydı ve verene sevgisi sonsuzdu.  Annemin hastalığı körelmiş, tedavisi bitmiş, toparlanmaya çalışırken müjdeli haberi verdim ona aradım bir gün "nasılsın anane?"  dedim. Gerisi mutluluk gözyaşları, hayırlama, tebrikleme...

 Çok zorlu bir annelik yolculuğu; ölüm, düşük, erken doğum sözleriyle tazecik annelik yolumun en erken döneminde tanıştım. Koştur koştur Nazende oturup kalıverdi bir doktor odasının koltuğunda. Gözlerinden yaşlar sicim gibi inerken, iki elinin arasında başı; çok uzattın, çok erteledin, yanaşamadın bir kıyısından, tutunamadın bir dalına, kendine de güvenemedin, doğacağa da ondan oldu hep derken buldum kendimi.  Ehhh en nihayetinde her şeyin biricik sorumlusu benim. Bu işlenmiş bir bilgi Mr. Dugby. İnsanoğlu her şeyin bedelini kendine kesmeye bayılır. Öyle olunca nesilden nesile aktarılan bir gelenek oldu tabi bu. Sıra da benim imtihanım vardı... Zorlu ama kıymetli bir imtihan. Çok şükür vakitli kavuştum evladıma. Beklettiğim yılların acısını çıkaran bir oğul nasip etti Allah. Şimdi oturabildim mi bin şükür 🙃. 

Oğlum küçücük bir kucak bebesiyken; ellerinde büyüdüğüm, fikirleriyle donandığım, koynunda sığınak kurduğum, güçlü olman lazım kızım diyen, tırnağın varsa başını kaşırsın sözleriyle beni kuşatıp hayata hazırlayan, namazımı duamı eksik etmemem gerektiğini öğreten, üniversite yıllarımda her sabah müge anlı izleyip sonra beni arayıp bak neler olmuş diye diye bana özet geçen, çok sevgili, çok değerli babanemin vefat haberini aldım. /Korona kurusun/ pandemi dönemi cenazesine bile katılamadım. Ama Allah biliyor ya bana öğrettiği ne varsa, benim o bilgilerin üstüne öğrendiğim ne varsa okudum yolladım. Çok ağlamak istedim, sütün kesilir dediler. Biri kesilmesin diye diğerini kestim mecbur. Bunu da yapabildiysem yine onun  sayesinde.  

İşte sonra birden bir şeyler değişiverdi Dugby. Bir şeyler oturdu içime diğerleri kalktı hemen yer verdi. Bekliyormuş gibiydiler. Her şey çok sakin ve olması gerekiyormuş gibi ilerledi. Sanki bir lahza içinde bambaşka bir Nazende çıkagelmişti. Ve aslında o hep oradaydı dışardaki de içerdekini bekliyor gibiydi.

Artık burada olmadığı zaman diliminde neler yaşadı bu Nazende öğrendin. Bir solukta olduğu kadarını anlatıverdim. Olmadığı kader zaten. Dinlediğin için teşekkürler mr. Dugby. Olduğun için de teşekkürler.

Sevgilerimle.

28 Ocak 2023 Cumartesi

Biri anne mi dedi?

  Anneliğin getirdiği bir şey, anne olmakla birlikte sunulan bir lütuf bence. Hissiyat kuvvetinin artması. Aslında ortada hiçbir şey yokken  tam da bu nedenle "var" olması. Gözünüzün önünde çiçek açmaya yeltenmiş bir fidan ve onun en ufak hareketinden bile tamam bir şey olacak diyebilmek. Yol uzun, büyümek sancılı bir eylem ve maalesef insanoğlunun ilk eylemi. Daha biricik senesinde bilmem ne sendromuyla hatırlanan yaşlar. Aşılar ve sonrası mutlaka beklenen ateşler. Emzik verilmeli mi sorunsalı, bu çocuk aç feryadları, üşür o öyle annesi daha su bu su çıkışmaları ve akabinde ama sen de çok kalın giyddirmişsin annesi pişik mi etçen el kadar bebeyi dikteleri ahh nasıl da unuttum en önemlisini "SÜTÜN YETİYOR MU" kutsal sorusu. Çok da lüzumlu olmadığına inandığım süper anne tüyoları.

   En başta dedim ya annelik hissiyatı diye hehh tam da öyle işte. Böyle bilgisayar programı gibi yeni bir sürüm "annelik" hoopp yükleniyor 9 ay on gün sonra da bakmışsın yüklenivermiş. Bir iki ay yeni sürüme alışma dönemi, sonrası "hissiyat". Kendiliğinden anlama, ona göre yeni bir rota belirleme, hayat şeklinde ufak sapmalarla doğruyu çözme, düşme, kalkma, yalpalama, yıkılmama ama ayakta da duramama ööyle bir ayaklarımı uzatıverdim şekli. Herkesin tohumu, çıkan fidanı, güneşe ihtiyaçları, suya ya da susuzluğa dayanıklılıkları bambaşka...  Açacakları çiçekler inanılmaz güzel kokacak eminim ama onlar da bambaşka. Velhasıl kelam hayatı tek bir çiçeğe indirgeyip benimki neden öyle kokmadı, neden o renk açmadı demek de bambaşka...


27 Ocak 2023 Cuma

Uzak Yolun Yolcusu

  Yolculuk benim içimde. Taa en derinlerde. Bazen gözümü kapatıverir köyüme giderim mesela, bakın orası da çok uzak aslında. Sonra uykuya dalmadan hiç bilmediğim bir şehrin sokaklarını geziveririm öylece. Öyle bir şehir var mı gerçekte onu bile bilmeden. Zaten öbür türlüsünü de çok çekmez canım. Otobüsler basar beni, vapur desen keyfe kafi en fazla on beş dakika bilemedin yarım saat sonrası mide sancısı. Tren olabilir belki yavaş yavaş, süzülerek, kıvrılarak... En güzel yolculuklarım hep en içimde, en içime yaptıklarım. Çekinmeden; şarkılar söyleyerek, dans ederek umarsızca koşarak yaptıklarım. İçime döndüğümde bulduğum "Ben'e" yolculuk. En sevdiğim Beni de bu yolculuklarda tanıdım. En sevdiğim özelliğimi bu yolculuklarda keşfettim. Sonra bakın kötü olan ne gördüysem bu yolculuklardan sonra törpüledim. En nihayetinde insan kendisini de yolculukta tanırmış dedim.  Kendimi olabildiğince tandığım bu zamanlarda yeniledim. Kendimi kendime dost edebildim sonunda. En zoru da buydu ya zaten. 

   Her gece uzaak bir yolun yolcusuyum ben. Nedeni yok, neresi yok, zamanı yok. Gözlerimi kapattığım an  düşlediğim yere yolculuğum başlar. Hazırlığı yok, garanticiliği yok, lazım olurlar yok, aman unutmayalım yok. Telaşesiz, dupduru, sakin, yalın... Tüm mecburmuş gibi davrandıklarımızdan, tüm olmazsa olmazlarımızdan, dayatılan yargılardan uzak, uzaak bir yolculuk. Hepinize iyi yolculuklar diliyorum. 

10 Mayıs 2020 Pazar

Annelere...

*İlk Anneler Günüm*
Anne oldum. Süper anne değil ama normal anne. İşte böyle böyle bir anne. Annelik yolunun yeni yolcusu. Daha yolun en başı. İlk anneler günüm. Oğlum Altan 6 aylık. Okuya öğrene, sora sora, gelişerek, yenilenerek, bebeğimi gözlemleyerek... Böylesi bir anne işte. Anneler günüm kutlu olsun mu? (Bilmiyorum) yolun acemisi bir anne, evladiyla büyüyen. En iyisini ona sunmaya çalışan ve en güzelini ona adayan yani anne işte her anne kadar, her anne gibi (hemen hemen).......
*İlk Anneler Günüm*
Benim muhteşem annemin anneler günü kutlu olsun. Ama, benim anneler günüm kutlu olsun mu? (Bilmiyorum)
-10.05.2020-


24 Şubat 2018 Cumartesi

Milet'in Ufak Tefek Taşları




Merhaba Mr. Dugby.
      

Zamanın kıyısından geçtik, geçmişe gittik, günümüze sırt çevirdik.  Uzun yollar, patikalar,
yokuşlar devirdik. “Cilalı Taş Devri ”ne kadar uzandık. Gide, gide “Milet” e vardık. Bir taşa dayadık sırtımızı, koca çınarlar gibi sağlam, gök kubbe gibi uçsuz bucaksız, sonsuz. Eskinin aşklarını düşündük uzun uzun. Şimdi durduğumuz yerden kimler geçmiştir, neler hissetmişlerdir dedik.
      Taş Devrinden başlayan bir tarihi geçmişi varmış Milet’in (ya da Miletos). Orada yaşayanlarla ilgili arkeolojik deliller bulunamamış günümüzde. Çok üzücü değil mi Mr. Dugby? Dünyaya gelmiş, yaşamış, acı çekmiş, sevinmiş, zaman gelmiş ağlamış, zaman gelmiş eğlenmiş. Sona bir gün hayatı sonlanmış. Ecel vuku bulmuş, ebedi hayata intikal etmiş. Gel görelim ki geride kendine ait tek bir yaşamışlık emaresi yok. Sanki hiç var olmamış aciz bedeni bu dünyada, kimsesiz gelmiş kimsesiz gitmiş. Bu durum, Ege Denizi’nin sularının yükselmesine ve Büyük Menderes’in ağzının birkaç kere değişmesine bağlanmış. Ne denirse densin bu durumun adına, onlar adına hissettiğim acı bir gram eksilmedi Mr. Dugby…
      Miletos’un ilk olarak Milattan önce 3000/3500 yıllarında Cilalı Taş Devrini yaşayan insanların yerleşim yeri olduğu söyleniyor. Su kaynaklarına yakın oluşu, yapılan arkeolojik çalışmalarda anlaşıldığı üzere ağaçlıklı ve çayırsal alanların olduğu tespiti, zamanın insanlarının hayvancılık ve su ürünleri ile geçindikleri görüşünü kabul ettirmiştir.
       Heeeyyy Mr. Dugby nereye gidiyorsun. Sıkıldın mı? Aaa tamam öyle ise kahveni al gel ben bekliyorum. Tekrar hoş geldin,  o zaman devam edeyim. Unutmadan şunu da eklemek istiyorum. Miletoslular’ın ibadet şekilleri. Bu insanlar, Milet’ten başlayıp on yedi km. yürüyerek “Apollo Tapınağına” ulaşarak ibadetlerini yerine getirirmiş. Şöyle ki, bu yürüyüşü baharın başlangıcı kabul ederek bir nevi “Hac” vazifelerini yerine getirirlermiş.  Söylentilere göre de, o zamanlar bu yolu üç-dört saatte yürüyebilecekken yolda çadırlar kurup konaklayarak üç-dört günde bitirir. Yolda geçirdikleri fazladan günleri de ibadetten sayarlarmış. Tabi daha sonraları Hristiyanlığın kabulü ile bu ibadet şekli reddedilmiş ve bunun Hristiyanlıkta bir yerinin olmadığı anlatılmış fakat ibadete devam edenlere de karışılmamıştır.
        Yaa Mr. Dugby, koca bir dönemin bütün yaşanmışlıkları bir rivayetten öteye gidemiyor maalesef. Acıları, sevinçleri, adetleri, gelenek ve görenekleri ile uğurlanmışlar bu dünyadan. Öyle bir uğurlanma ki mezarları bile kalmamış. Geriye sadece şehirlerinin yıkık dökük duvarlarını bırakmışlar.
      “Miletos Antik Kenti”  Roma Hamamı, Tiyatrosu ve bir de yolcuların sabahladıkları Han… Şimdiler de turistlerin geldiğinde soluklandıkları, karınlarını doyurdukları ve turistik hediyeliklerin sergilendiği bir “Han”. Topraklarında yaşanan bütün kötülüklere ve güzelliklere bolca selam Miletos. Hoşça kal mr. Dugby. Yine, yeniden, en kısa zamanda görüşmek dileğimle.
-Heey! Hancı bana bir çay getir. Bütün yarım kalmışlıklar adına, demli olsun…







Hoşçakal Anne Kaka

 Merhaba Mr. Dugby... İçimden, derinlerden bir yerden selamlıyorum seni. Sarılmak mümkün olsa onu da yapardım "bilirsin".  On bir ...