Merhaba Mr. Dugby.
yokuşlar devirdik. “Cilalı Taş Devri ”ne kadar uzandık. Gide, gide “Milet” e vardık. Bir taşa dayadık sırtımızı, koca çınarlar gibi sağlam, gök kubbe gibi uçsuz bucaksız, sonsuz. Eskinin aşklarını düşündük uzun uzun. Şimdi durduğumuz yerden kimler geçmiştir, neler hissetmişlerdir dedik.
Taş Devrinden başlayan bir tarihi geçmişi varmış Milet’in (ya da Miletos). Orada yaşayanlarla ilgili arkeolojik deliller bulunamamış günümüzde. Çok üzücü değil mi Mr. Dugby? Dünyaya gelmiş, yaşamış, acı çekmiş, sevinmiş, zaman gelmiş ağlamış, zaman gelmiş eğlenmiş. Sona bir gün hayatı sonlanmış. Ecel vuku bulmuş, ebedi hayata intikal etmiş. Gel görelim ki geride kendine ait tek bir yaşamışlık emaresi yok. Sanki hiç var olmamış aciz bedeni bu dünyada, kimsesiz gelmiş kimsesiz gitmiş. Bu durum, Ege Denizi’nin sularının yükselmesine ve Büyük Menderes’in ağzının birkaç kere değişmesine bağlanmış. Ne denirse densin bu durumun adına, onlar adına hissettiğim acı bir gram eksilmedi Mr. Dugby…
Miletos’un ilk olarak Milattan önce 3000/3500 yıllarında Cilalı Taş Devrini yaşayan insanların yerleşim yeri olduğu söyleniyor. Su kaynaklarına yakın oluşu, yapılan arkeolojik çalışmalarda anlaşıldığı üzere ağaçlıklı ve çayırsal alanların olduğu tespiti, zamanın insanlarının hayvancılık ve su ürünleri ile geçindikleri görüşünü kabul ettirmiştir.
Heeeyyy Mr. Dugby nereye gidiyorsun. Sıkıldın mı? Aaa tamam öyle ise kahveni al gel ben bekliyorum. Tekrar hoş geldin, o zaman devam edeyim. Unutmadan şunu da eklemek istiyorum. Miletoslular’ın ibadet şekilleri. Bu insanlar, Milet’ten başlayıp on yedi km. yürüyerek “Apollo Tapınağına” ulaşarak ibadetlerini yerine getirirmiş. Şöyle ki, bu yürüyüşü baharın başlangıcı kabul ederek bir nevi “Hac” vazifelerini yerine getirirlermiş. Söylentilere göre de, o zamanlar bu yolu üç-dört saatte yürüyebilecekken yolda çadırlar kurup konaklayarak üç-dört günde bitirir. Yolda geçirdikleri fazladan günleri de ibadetten sayarlarmış. Tabi daha sonraları Hristiyanlığın kabulü ile bu ibadet şekli reddedilmiş ve bunun Hristiyanlıkta bir yerinin olmadığı anlatılmış fakat ibadete devam edenlere de karışılmamıştır.
Yaa Mr. Dugby, koca bir dönemin bütün yaşanmışlıkları bir rivayetten öteye gidemiyor maalesef. Acıları, sevinçleri, adetleri, gelenek ve görenekleri ile uğurlanmışlar bu dünyadan. Öyle bir uğurlanma ki mezarları bile kalmamış. Geriye sadece şehirlerinin yıkık dökük duvarlarını bırakmışlar.
“Miletos Antik Kenti” Roma Hamamı, Tiyatrosu ve bir de yolcuların sabahladıkları Han… Şimdiler de turistlerin geldiğinde soluklandıkları, karınlarını doyurdukları ve turistik hediyeliklerin sergilendiği bir “Han”. Topraklarında yaşanan bütün kötülüklere ve güzelliklere bolca selam Miletos. Hoşça kal mr. Dugby. Yine, yeniden, en kısa zamanda görüşmek dileğimle.
-Heey! Hancı bana bir çay getir. Bütün yarım kalmışlıklar adına, demli olsun…